Perşembe

"Özlemek üzerine"

Mesela, özlemek ne garip şey.

Sınırları olmayan bir duygu. İnsan; insanı özler, evini özler, memleketini özler, onu özler. Peki, özlem hep sahip olduğumuz şeylere karşı mı duyulur? Özlememiz için onun bize ait olması mı lazım?

Buna rağmen özlüyorsak peki?

Görmeye gerek var mı ki özlemi gidermek için? Güneşi görmese de insan, onun orada bir yerlerde olduğunu bilince gündüze umutlanmaz mı?

Ama sen? Seni özlüyorsam ben ve sen yoksan? Doğmayacak bir güneş gibi misin ki sen? Güneş doğmayacaksa neden var peki, onun var olmaktaki gayesi doğmak değil midir?

Ya sen? Neden geldin ki buraya? Bir gün benim olmak mıdır senin gayen? Yüreğindeki perdenin arkasında neler dönüyor? Acaba sen de beni özlüyor musun?

Vuslat ne derece mümkün?  Sığmıyorsun aklıma, odama.

Çok garip bir oyun aslında hayat. Göremediğimiz bir oyun tahtasında rastgele hamleler yapıyoruz, kazanıyoruz veya kaybediyoruz ama her şey kendiliğinden oluyor sanki.

Yoksa? Ya büyük planı kaçırıyorsak gözden? Yoksa hayatın bizim üzerimizde büyük planları mı var?

Ama özlediysem seni, planlar kimin umurunda? Elini tutamadığım bir zaferin bana ne yararı var?

Özledim.

Evet.




____