Peki neden gün doğumundan zevk almayı denemiyoruz sadece? Bunun yerine gidip kendi başarısızlıklarımıza üzülüyoruz, neden?
Yalnızlığımız hep bizimleyse, yalnızlığımız bile bizi yalnız bırakmıyorken nasıl yalnızlığımıza üzülüyor olabiliriz ki?
Peki ya zafere tam ulaşacağın anda, zaferi senden önce başkasının kazandığını görmek? Biz kaybeden mi oluyoruz? Halbuki zafere sahip olmak için elimizden geleni yapmıştık? Geç kalmışlık mıydı bizi alt eden?
Yıldızlar üzerimize düşse ve biz de altında ezilsek onların?
Peki ya sen bu yazıyı okuyan değerli okur. Ne kadar mutlusun? Sahip olduğun mutlulukların ne kadarını görebiliyorsun? Belki de sadece görmek istediğin başarısızlıklarındır. Yalnızlığındır.
Aklında biri var, değil mi? O zaman yalnız değilsin.
Ona dokunmak istediğin an dokunabiliyorsun, değil mi? O zaman başarısız da sayılmazsın.
Fakat biliyorum, herkes odasına çekildiğinde, sen, yine de üzülebilecek bir neden bulursun kendine.
Ya ben?
Ben, gün doğarken maskemi takıp düşeceğim yollara. Yüzümden yıllardır çıkarmadığım, eski bir düşmanın hatırası olan maskeyi.
Şimdi burada okudukların burada kalsın. Kendi hayatlarımıza dönelim, nefes almaya devam edelim yine.
Git hadi.
.